Performatif felsefe nedir ?

Pullu

Global Mod
Global Mod
Performatif Felsefe Nedir? – Söylem, Eylem ve Forumun Kalbinde Bir Tartışma!

“Arkadaşlar, geçenlerde bir videoda ‘performatif felsefe’ diye bir şey duydum, kafam karıştı. Felsefe zaten düşünmek değil mi, performans nereden çıktı şimdi?”

Forumun klasik açılışlarından biri böyle olurdu muhtemelen. Çünkü “performatif felsefe” ilk duyulduğunda kulağa tiyatral, hatta biraz sahne işi gibi gelir. Ama işin aslı bundan çok daha derin, çok daha insana dokunan bir yerde durur.

Performatif Felsefe: Söylemden Eyleme Giden Yol

Kısaca anlatmak gerekirse, “performatif felsefe” düşüncenin sadece konuşulan veya yazılan bir şey olmadığını; yaşandığında, yapıldığında, gösterildiğinde anlam kazandığını savunur. Yani bir fikri dile getirmekle onu eyleme dönüştürmek arasında fark vardır — işte performatif felsefe bu farkı inceler.

Bu terimin kökleri dil felsefesi ve post-yapısalcı düşünceye dayanır. J. L. Austin’in “How to Do Things with Words” (Sözle İş Yapmak) adlı eseriyle temelleri atılmış, ardından Judith Butler gibi düşünürlerle toplumsal cinsiyet, kimlik ve eylem alanlarına taşınmıştır. Butler der ki: “Cinsiyet bile performatiftir.” Yani kadın ya da erkek olmak, sabit bir kimlikten çok, toplum içinde tekrar eden davranışlarla ‘oynanır’.

Peki bu felsefe sadece akademide mi kalmalı, yoksa gündelik hayatta da karşılığı var mı?

Erkeklerin Gözünden: Veriye Dayalı, Nesnel Bir Bakış

Forumda bu konuyu açsanız, erkek kullanıcıların ilk tepkisi genelde şöyle olurdu:

> “Arkadaşlar, bana göre felsefe somut sonuçlar üretmeli. Performatif falan diyorsun ama ölçülebilir bir şey mi bu?”

Erkekler genellikle meselelere veri, yapı ve analiz penceresinden bakarlar. Onlara göre performatif felsefe, bir kavramın davranışla test edilebildiği bir alandır. Yani, “bir düşünce ne kadar gerçek olur, ne kadar sonuç doğurur?” sorusuna cevap ararlar.

Bir örnek verelim:

Bir erkek kullanıcı şunu diyebilir:

> “Toplumda adalet fikrini savunmak güzel ama performatif olmak, o fikri günlük hayatta uygulamak demek. Mesela trafikte sıraya girmek bile bu felsefenin pratiğidir.”

Bu bakış açısında vurgu, davranışın ölçülebilirliği üzerinedir. Düşünce pratiğe dönüştüğünde anlam kazanır.

Kadınların Gözünden: Duygusal ve Toplumsal Etkiler Odaklı Bir Yorum

Kadınlar ise konuyu biraz daha geniş ve insani bir yerden ele alır. Onlar için performatif felsefe, sadece “bir fikri yaşamak” değil, bir duruş sergilemektir.

Bir kadın kullanıcı şöyle yazabilir:

> “Bence performatif felsefe, duygularımızı bastırmadan düşünceyle bütünleştirmek demek. Mesela toplumsal baskılara rağmen kendin gibi davranmak bile felsefi bir performanstır.”

Kadınlar bu noktada duygusal cesareti merkeze alır. Onlara göre performatif olmak, hem bireysel farkındalık hem de toplumsal dönüşümün anahtarıdır. Çünkü bir davranış, başkalarına örnek olduğunda dönüşüm başlar.

Mesela Butler’ın “toplumsal cinsiyet performativitesi” fikri kadınlar için güçlü bir çağrıdır: “Kadın olmayı oynamak değil, yeniden tanımlamaktır.” Bu düşünce, duygusal olduğu kadar politik bir eylemdir de.

Felsefede Performans: Düşünmek mi, Yaşamak mı?

İşte forumun tam kıvamında bir tartışma konusu:

> “Bir düşünceyi sadece konuşmak mı önemlidir, yoksa onu yaşamak mı?”

Bazıları der ki:

> “Felsefe düşüncedir, eylem değil.”

Ama diğerleri hemen karşı çıkar:

> “Eğer düşüncen eyleme dönüşmüyorsa, o zaman sadece laf üretmiş oluyorsun.”

Bu tartışma, aslında performatif felsefenin özüdür. Düşünce, kelimelerde değil, davranışlarda anlam bulur.

Bir erkek “bunu deneysel olarak kanıtlayalım” derken, bir kadın “bunu hissettirelim” der. Erkek için teori, kadın için pratiğin ruhu önemlidir. İşte bu iki yaklaşım, performatif felsefeyi canlı kılar.

Performatif Felsefe Günlük Hayatta Nasıl Görülür?

Bir arkadaşınıza “nasılsın?” derken bile aslında performatif bir eylemde bulunuyorsunuz. Çünkü o kelime sadece bilgi almak için değil, bir duygusal bağ kurmak için söyleniyor.

- Politik Alan: Protesto yapmak, konuşmak kadar bir “performanstır”. Düşünceyi bedensel eylemle ifade etmek.

- Sanat: Bir ressamın fırçası, bir dansçının bedeni, bir yazarın kalemi… hepsi birer felsefi performans aracıdır.

- İlişkiler: “Seni seviyorum” demek bir sözken, bunu davranışla göstermek performatiftir.

Sizce, sevgi söylenmeden yaşanabilir mi? Ya da yaşanıyorsa, bu felsefi bir eylem sayılır mı?

Forumun Dinamikleriyle: Bir Kavramın Sosyal Performansı

Forumlarda yapılan tartışmaların kendisi bile performatiftir aslında. Yazmak, ifade etmek, tartışmak — bunlar sadece bilgi paylaşımı değil, bir kimliğin inşasıdır.

Bir erkek kullanıcı verilerle gelir:

> “Butler’ın 1990’daki çalışmasına göre performatif kimlik, tekrar eden toplumsal ritüellerle oluşur.”

Bir kadın kullanıcı cevap verir:

> “Evet ama o ritüellerin duygusal yükü göz ardı edilmemeli. İnsan sadece toplumsal değil, duygusal bir varlıktır.”

Bu diyalog, performatif felsefenin en saf halidir: fikirlerin çatışması değil, birbirini tamamlaması.

Sonuç: Hepimiz Birer Felsefi Performansız

“Performatif felsefe nedir?” sorusunun cevabı belki de şudur:

Düşüncelerimizin eyleme dönüştüğü, davranışlarımızla kim olduğumuzu gösterdiğimiz bir yaşam biçimi.

Erkeklerin objektifliği, kadınların empatisi bu felsefede birbirini dengeler. Çünkü felsefe yalnızca aklın değil, duygunun da alanıdır.

Forumun sonunda herkes aynı noktada buluşur:

> “Demek ki hepimiz aslında kendi felsefemizi yaşıyoruz. Kimimiz verilerle, kimimiz hislerle ama hepimiz bir performans içindeyiz.”

Ve işte o anda fark edilir ki, performatif felsefe sadece düşüncenin değil, yaşamın ta kendisidir.