Suça sürüklenen çocuk kaç yaşında olur ?

Atil

Global Mod
Global Mod
Suça Sürüklenen Çocuk: Toplum, Hukuk ve Eğitim Üzerine Derin Bir Analiz

Sizce suça sürüklenen bir çocuk gerçekten “çocuk” mudur? Yoksa bizim toplumsal yapımızda oluşturduğumuz kalıpların sadece bir yansıması mıdır? Gerçekten suç işleyen bir çocuk, büyümüş bir yetişkinin sorumluluklarını taşımalı mı? Yoksa ona hala “çocuk” olarak yaklaşılmalı ve suçlu muamelesi görmekten çok, rehabilitasyona odaklanılmalıdır? Bu sorular, sadece yasal değil, ahlaki ve toplumsal açıdan da birçok tartışmayı beraberinde getiriyor.

Bugün toplumumuzun "çocuk" olarak kabul ettiği bireyler, çeşitli yaşam koşulları ve çevresel faktörler nedeniyle erken yaşta suç dünyasına adım atabiliyorlar. Ancak bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli konu, suç işleyen bu bireylerin yaşının, onların eylemlerinin boyutunu ve ciddiyetini nasıl etkilediğidir.

Çocuk Nedir? Suçlu Çocuk Kimdir?

Çocuk, biyolojik olarak gelişimini tamamlamamış bir birey olarak tanımlanabilir. Ancak suça karışan çocuklar bu biyolojik gelişimden bağımsız bir şekilde, toplumsal ve psikolojik açıdan farklı bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yasal olarak bir çocuk, 18 yaşından küçük bireyleri ifade ederken, birçok toplumsal norm, bu yaş sınırının bir çerçeve olduğunu kabul etmekle birlikte, aynı yaştaki çocukların farklı psikolojik olgunluk seviyelerine sahip olduklarını göz ardı etmemelidir.

Çocuk suçluluğu, çok katmanlı bir sorundur ve bu olgu, sadece bireysel seçimlerle açıklanamaz. Çocukların suça sürüklenmesinin ardında, aile içindeki travmalar, ekonomik zorluklar, eğitim eksiklikleri ve mahallelerindeki şiddet gibi faktörler yer alır. Bu faktörler, çoğu zaman çocukları “suçlu” olmaya iten unsurlar olarak devreye girer.

Suçlu Çocuk Olmak ve Toplumun Tutumu

Peki, toplum bu çocukları nasıl görüyor? Toplum, suça karışan çocukları sadece suçlu olarak mı görmeli, yoksa onları “kurban” olarak mı kabul etmelidir? Burada önemli bir soru daha devreye giriyor: Suç işleyen bir çocuk, yalnızca suçlu mudur? Yoksa onları suça sürükleyen faktörler de göz önünde bulundurulmalı mıdır?

Bazılarına göre, bir çocuğun suça sürüklenmesinin ardında toplumun ihmali yatar. Eğitimde, ailede ya da devletin sağladığı destek hizmetlerinde yaşanan aksaklıklar, çocukları “suçlu” olarak damgalamadan önce incelenmelidir. Bu bakış açısı, empatik bir yaklaşım sergileyerek, çocuğu suçun kurbanı olarak görmeye olanak tanır.

Ancak, bir başka görüşe göre, çocuklar, yaşlarına bakılmaksızın, eylemlerinin sonuçlarından sorumlu olmalıdır. Bu görüş, genellikle daha problem çözmeye odaklı, analitik bir yaklaşım sergileyen erkekler tarafından savunulur. Onlara göre, çocuklar ne kadar genç olursa olsun, işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılmalıdır; çünkü bu tür eylemler, toplumsal düzeni tehdit eder.

Kadınların Perspektifi: Empati ve İyileştirme

Kadınların, çocuk suçluluğuna daha empatik yaklaşmaları, çoğu zaman daha insani ve rehabilitasyona yönelik çözüm önerilerini gündeme getirmektedir. Kadınlar, genellikle çocukları suça iten koşulları anlamaya ve bu koşulları ortadan kaldırmaya çalışırken, onları yargılamaktan kaçınma eğilimindedirler. Onlara göre, suça karışan bir çocuk, yalnızca ailedeki ya da çevresindeki problemler nedeniyle bu yola girmiştir ve bu çocukları ceza ile değil, toplumsal destekle iyileştirmek gerekmektedir.

Kadın bakış açısı, çocuğu korumayı ve ona sağlıklı bir gelişim ortamı sunmayı ön plana çıkarmaktadır. Bu bakış açısı, çoğu zaman rehabilitasyon merkezleri ve toplumsal yeniden entegrasyon programlarının geliştirilmesine yönelik çözümler üretmektedir.

Erkeklerin Perspektifi: Ceza ve Adalet

Erkekler ise genellikle suçluluk ve ceza kavramlarına daha katı bir şekilde yaklaşırlar. Eylemin sorumluluğunu tamamen çocuğa yüklemeyi savunan bir bakış açısına sahiptirler. Onlara göre, bir çocuk, doğruyu ve yanlışı ayırt etme kapasitesine sahiptir ve suç işlediğinde cezalandırılmalıdır. Bu görüş, özellikle savunma ve stratejik düşünmeye odaklı bireylerin bir yansımasıdır. Bu bakış açısı, suçun cezasız kalmaması gerektiğini savunur ve çoğu zaman adaletin sağlanmasında caydırıcı olmayı ön plana çıkarır.

Ancak bu görüşün de zayıf noktaları vardır. Çünkü ceza, genellikle suçlu olduğu kabul edilen kişinin rehabilitasyonuna olanak tanımayabilir ve uzun vadede topluma zarar verebilir. Çocuk suçlularına yönelik ceza, onların daha da suça itilmesine neden olabilir.

Sonuç ve Tartışma: Suçlu Çocuk, Suçlu Toplum

Sonuç olarak, suç işleyen bir çocuk, sadece biyolojik yaşına bakılarak değerlendirilemez. Çocukların, çevresel faktörler, psikolojik durumları ve eğitim eksiklikleri göz önünde bulundurularak, toplum tarafından rehabilite edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yalnızca cezalandırmaya dayalı bir yaklaşım, sorunun çözümünden çok daha fazla problemi beraberinde getirebilir.

Ancak asıl önemli soru şu: Suçlu çocukları rehabilite etmek, sadece onların değil, tüm toplumun sorumluluğu değil midir? Çocukları suçlu olarak görmek, onları dışlamak, ne kadar adil bir yaklaşım olabilir? Toplum olarak, çocukları suça sürükleyen bu faktörleri görmezden mi geliyoruz? Eğer öyleyse, toplum olarak suçlu değil miyiz?

Provokatif Sorular:

- Suça sürüklenen çocuklar, gerçekten kendi seçimlerini mi yapmaktadır? Yoksa toplum, onları bu yola iten bir ortam yaratıyor mudur?

- Ceza yerine rehabilitasyon mu daha etkili olur? Suçlu çocukları sadece suçlarından ötürü mi cezalandırmalıyız, yoksa onların yaşadıkları travmaların etkisi altında mı değerlendirmeliyiz?

- Toplum, suça karışan çocukları yalnızca suçlu olarak mı görmeli, yoksa onları bu hale getiren koşulları sorgulamalı mı?

Bu sorular, forumda gerçekten derinlemesine bir tartışma yaratabilir ve farklı perspektifler ortaya koyabilir.